TMD Başkanı Emiroğlu: "Sorumlu madencilik ilkeleriyle sektörümüzü şekillendirmeye çalışıyoruz"
Türkiye Madenciler Derneği (TMD) ve Dünya Gazetesi işbirliğiyle düzenlenen ‘Madenciliğin Geleceği ve Sorumlu Madencilik’ webinarında sektörün geleceği ve sorumlu madencilik tartışıldı. Toplumda madencilik algısının olumsuz olduğuna dikkat çeken TMD Başkanı Ali Emiroğlu, “Temel ilkelerimiz; sağlık ve güvenlik, doğa ve ekosistem, sosyal diyalog ve yerel kalkınma, iş etiği ve şeffaflık. Bu temel ilkeler çerçevesinde sektörümüzü şekillendirmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
Madenciler uzun yıllardır devam eden sektörlerine yönelik olumsuz algıyı yok etmek için çalışmalara başladı. Sorumlu Madencilik İnisiyatifini başlatan TMD ve Dünya Gazetesi işbirliğiyle gerçekleştirilen ‘Madenciliğin Geleceği ve Sorumlu Madencilik’ webinarında sektörün önde gelen isimleri madencilik alanındaki gelişmeleri ve sorunları dile getirdi.
20 Ekim 2021 tarihinde Dünya Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar’ın moderatörlügünde gerçekleşen webinarda; TMD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emiroğlu, TMD İkinci Başkanı ve Altın Madencileri Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, Dünya Gazetesi yazarı Selin Arslanhan, televizyoncu ve yazar Cem Seymen ve Dünya Üst Yöneticisi Hakan Güldağ konuşmacı olarak yer aldı.
Toplumda madencilik algısının olumsuz olduğunu vurgulayan TMD Başkanı Ali Emiroğlu, “Bunun için doğru bilinen yanlışları da konuşmak lazım. Biz iyi örnekleri de topluma yeterince anlatamadık. Ama bununla ilgili çalışmalarımız var” dedi. Rehabilite edilen ocakların ne hale geldiği ve madencilik sektöründeki iyi örnekleri kamuoyuna gösterecek bir takım çalışmalar yaptıklarını aktaran Emiroğlu, “Biz iyi örnekleri topluma doğru şekilde anlatamadık. İçimizdeki çürük elmaların ayıklanması gerektiğini biliyoruz” dedi.
Madenciliği ve bağlı sanayiyi geliştirmek gerektiğini dile getiren Emiroğlu, “Onlarca sanayiye hammadde sağlayan bir sektörüz. Savunma sanayimiz için de madenciliğin önemli bir konumu var” dedi. Türkiye’de 80 çeşit maden olduğunu ve bunun 60 çeşidinin üretildiğini belirten Emiroğlu, “Bu, ülkemiz içi çok ciddi bir kaynak. Çok ciddi bir rezerve sahibiz. 6 bin 500 ton altın potansiyelimiz var. Daha bulunmamış yataklarımız da var” diye konuştu.
“Algımızı mutlaka düzeltmeliyiz”
Sorumlu Madencilik İnisiyatifi isimli bir girişim başlattıkları bilgisini veren Emiroğlu, “Temel ilkelerimiz; sağlık ve güvenlik, doğa ve ekosistem, sosyal diyalog ve yerel kalkınma, iş etiği ve şeffaflık. Bu temel ilkeler çerçevesinde sektörümüzü şekillendirmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
Madencilik ile ilgili algının zamanla daha iyi seviyelere geleceğini aktaran Emiroğlu, “Bu sektörün gelişimi için bu son derece önemli. Algımızı mutlaka düzeltmeliyiz. Bunun için çalışıyoruz. Madencilik yeşil enerji için de önemli. Madencilik olmazsa yeşil dönüşüm de olmaz. Madencilik karbon salınımının yüzde 1’ine denk geliyor. Sektörde de yeşil dönüşüm söz konusu, örneğin güneş enerjisini yoğun olarak kullanıyoruz. Sanayinin su kullanımının sadece 10’da 1’i kadar su kullanıyoruz. Bu suları da arıtarak tekrar tekrar kullanıyoruz” dedi.
“İnsan, çevre, halkla ilişkiler ve şeffaflık son derece önemli”
Kamuoyundaki olumsuz algıdan dolayı doğru ve güzel işletmeleri tanıtmaya çalıştıklarını belirten TMD İkinci Başkanı ve Altın Madencileri Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz da, “İnsan, çevre, halkla ilişkiler ve şeffaflık son derece önemli ve bu doğrultuda çalışmalar yapıyoruz. Madencilik sektörü olarak devlet tarafından denetleniyoruz ve üçüncü taraflara da kendimizi denetlettiriyoruz. Yöre insanına iş imkanı sağlıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Altın üretiminde ciddi artışlar yaşadıklarını ve geçen sene 42 tonla Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdıklarını söyleyen Yılmaz, “Türkiye her sene 70 milyar dolarlık maden ürününe ihtiyaç duyuyor. Açığımız 30 milyar doların üzerinde, geçen sene de bu açık 45-50 milyar dolara kadar çıktı” dedi.
“Madencileri, maden mühendislerini vatan haini gibi görmek doğru değil”
Madencilik faaliyetlerinin kaçınılmaz olarak insan hayatına dokunduğunu vurgulayan Yılmaz, “Sürdürülebilir madencilik son derece önemli. Yeşil madencilik alanında atıkların geri kazanımı konusunda çalışmalar yapıyoruz. Sularımızı arıtıyoruz. Biz altın madenlerimizde tarım yapıyoruz ve bununla çok övünüyoruz” şeklinde konuştu. TEMA gibi çevreci sivil toplum kuruluşlarına da kendilerini yeniden anlatmak istediklerini belirten Yılmaz, “Ama madencileri, maden mühendislerini vatan haini gibi görmek doğru değil” dedi.
“Yeşil dönüşüm nedeniyle madenlere talep artıyor”
Dünya Gazetesi yazarı Selin Arslanhan da, “Sürdürülebilirlikle ilgili gelişmeler farklı sanayileri farklı düzeylerde etkiliyor. Yeşil dönüşüm nedeniyle madenlere olan talep çok ciddi rakamlara ulaşıyor” dedi. Öte taraftan madenciliğin sürdürülebilirliğinin de son derece önemli olduğunu aktaran Arslanhan, “Yani madencilik hem etkileyen hem de etkilenen tarafta yer alıyor” şeklinde konuştu. ‘Yeşil Madencilik’ kavramının da Yeşil Mutabakat çerçevesinde konuşulan konular arasında yer aldığını belirten Arslanhan, “Yeşil madencilik, yeşil ekonomi ve yeşil enerji söz konusu olduğunda madenlere talep artıyor. Önümüzdeki dönemde yeşil enerjiye geçiş için de madenlere talebin nasıl arttığına yönelik çok ciddi senaryolar var. Ayrıca madenciliğin kendi yeşil dönüşümünü de sağlamak önemli” değerlendirmesinde bulundu.
“Sektörün çürük elmaları ayırmaya dikkat çekmesi önemli”
Madenciliğin siyasete konu olması meselesinin önemli olduğunu ifade eden Dünya Üst Yöneticisi Hakan Güldağ ise, sektördeki gelişmelerle siyasetin işin içine karıştığını söyledi. Sektörün ayrıca çürük elmaları ayırmaya dikkat çekmesini de son derece önemli bulduğunu ifade eden Güldağ, “O yüzden madenciliğin yeni bir açılıma girmesi bana önemli geldi. Algının kötüleşmesi de sektörü oldukça olumsuz etkiliyor” şeklinde konuştu. Maden ihracatının ciddi seviyelerde olduğunu belirten Güldağ, “Bunun çok daha üstüne çıkmak mümkün. Sektör temsilcileri de algının değişmesiyle her şeyin daha iyi bir noktaya ulaşacağını düşünüyor” değerlendirmesinde bulundu. Sektörün önünün açık olduğunu aktaran Güldağ, “Belki madenciliğin de bir öz denetim kurumu olmalı” dedi.
“Madencilik sektörü ile algım maden sahalarını gezdikten sonra tamamen değişti”
Madencilik ve tarımın birbirinden ayrılamayacak ve uyumlu ilerlemesi gereken iki kritik sektör olduğunu anlatan televizyoncu ve yazar Cem Seymen ise, “Bu ikisi birbirini etkileyen sektörler” dedi. Madencilik algısının Türkiye’de son derece olumsuz olduğunu vurgulayan Seymen, “Yakından tanımadan önce madencilik sektörüyle ilgili benim de algım iyi değildi. Maden o kadar önemli ki, bir nevi Türkiye’nin petrolüdür adeta” diye konuştu. Madencilik sektörü ile algısının maden sahalarını gezdikten sonra tamamen değiştiğini aktaran Seymen, “Madenlere toplum refahı ve ekonomik kalkınmanın altın anahtarı olduğunun bilincindeyim. Bunu bilen ve bunun farkında olan, üstelik de kazandığı para ihracattan gelen bir ülkenin, kazandığı paranın büyük kısmının hammaddeye gittiği bir ülkenin gereksinimlerini de çok bilerek söylüyorum, maden denince akla sanayi geliyor. Sanayinin gelişmesi için bu şart. Aklımıza gelen ne varsa madencilikten geçiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Kamuoyunun nasıl bilgilendirilmesi gerektiğini yerinde görerek anladığını söyleyen Seymen, “Dünyadaki 90 çeşit madenin 80’i bizdeymiş. Üretebilmemiz için hammadde sorununun çözümü şart” dedi. Madenciliğin gelişiminin medeniyetin gelişimi ile doğrudan orantılı olduğunu ifade eden Seymen, “Mesela Soma bir tarım bölgesiydi. Orada sürdürülebilir olmayan bir madencilik yapıldı. Bunun temelinin hükümetler tarafından belirlenmesi denetimlerin de devlet tarafından yapılması germekte. Çevresel etkiler ve riskler doğru analiz edilmediği sürece biz madenciliğe olumlu bakamayız” şeklinde konuştu.
“Taraflar arasında önemli bir iletişim uçurumu var”
Madencilik ile ilgili algıyı düzeltmek için çok ciddi alın teri dökmek gerektiğini bildiren Seymen, “Madencilikle ilgili olumsuz algı bunca yıllık bir mesele ve taraflar arasında önemli bir iletişim uçurumu var. Sanayileşirken tarım gibi milli bağımsızlığa katkı koyan bir sektörü göz ardı etmemek gerekir” dedi. Yeşil madencilik konusunu da önemsediğini anlatan Seymen, “Gençlere madenciliğin önemini anlatırken doğanın insanın sömürü alanı olmadığını anlatmak da gerekir. Tarımla madenciliğin bir arada olması gerektiğini göstermeliyiz. İçinde canlıların yaşadığı toprakların yok edilmesi son derece önemli ve bu altından daha kıymetli. Madencileri bu verimli toprakların en önemli temsilcileri olmalıdır” açıklamasında bulundu. “Kaz Dağları gibi en büyük ekosistemlerden birini canımız gibi korumamız lazım” diye konuşan Seymen, madenciler ile doğaseverlerin ortak bir iletişim dilinde anlaşması gerektiğini ifade etti. Madenciliğin çevresel ve insani boyutunun tartışılması gerektiğini de vurgulayan Seymen, “Madencilerin insanlarla iletişim dilini de düzeltmesi lazım. Bunun için de ilkeler, planlar ve politikalar oluşturması gerek” dedi.